- ISTANBUL
- AYŞE ŞEMS-I NUR HANIM
Ayşe Şems-i Nur was taken as a very young teenager from her family during the Chios incidents of 1822 and brought to Istanbul. Over time, she married Ahmed Fethi Pasha and had three daughters and two sons. One of the daughters, Emine Güzide Hanım, married Said Pasha and gave birth to five children. Saide Hanım, one of Güzide Hanım's daughters, married Ömer Lütfü (Argeşo) and gave birth to four children named Samiha, Fikret, Semih and Said. Samiha Argeşo, who married Prof. Dr. Ahmet Kemal Atay, is the mother of our Trustee Leyla Tüten. Emine Güzide Hanım's other daughter and Saide Hanım's dearest younger sister Yegâne Hanım married Hüseyin Siret Bey, one of the core poets of Servet-i Fünûn, an avant-garde period newspaper from early 1890s until 1940s. Yegâne Hanım's daughter Rey'an Şehsuvaroğlu is the mother of our advisory board member Esra Birgen Jah.
İngiliz Said Paşa
(1831 – 1896)
İzmit’e bağlı Çarşambapazarı’nda doğdu. İngiliz ve “Büyük” lakaplarıyla da anılır. Babası İzmit mütesellimliği görevinde iken vefat eden Eğinli Seyyid Mustafa Ağa’dır. Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyun’dan yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu ve burada muallim yardımcılığına başladı (1852). Bu görevini sürdürürken müstakbel kayınpederi Tophâne-i Âmire Müşiri Fethi Paşa’nın arzı üzerine eğitimini tamamlamak için İskoçya’nın Edinburg şehrine gönderildi (Haziran-Temmuz 1854). Edinburg’da Wollwich Tophânesi, Waltham Baruthânesi, Enfield Tüfenkhânesi ve Greenwich Rasathânesi’nde uygulamalı eğitim gördü. 1860’ta Edinburg Üniversitesi’nden mezun oldu ve aynı yıl İstanbul’a döndü. Fethi Paşa’nın kızı Güzide Hanım ile evlendi. Binbaşı rütbesi verilerek Mekteb-i Bahriyye’de görevlendirildi (11 Ağustos 1861). Ardından kendisine kaymakamlık rütbesi tevcih edilip (5 Ağustos 1863) Tophâne-i Âmire’nin İngiltere’den sipariş ettiği silâhların yapımına nezaret etmek üzere ertesi yıl bu ülkeye gönderildi. Burada Institution of Mechanicanal Engineers’e üye oldu. 1867’de İngiltere’den dönünce miralay oldu. Ertesi yıl Bahriye Meclisi üyeliğine getirildi. 1869’da mirlivâ rütbesini alarak Mekteb-i Bahriyye nâzırlığına tayin edildi. Okulların ders programını ve okutulacak kitapları tesbit için oluşturulan komisyonda görev aldı (1873). Daha sonra Tophâne-i Âmire Tecrübe ve Muâyene-i Ma‘mûlât-ı Harbiyye Meclisi reisi oldu (1876).
Sultan V. Murad’ın tahttan indirileceği söylentilerinin yoğunlaştığı dönemde II. Abdülhamid, cülûsunda kendisini mâbeyinde görevlendirmek için teklifte bulundu. Teklifi kabul ederek mâbeyin feriki oldu (2 Eylül 1876). Padişahın teveccühüne gün geçtikçe daha fazla mazhar olmaya başladı ve mâbeyin ferikliğine ek olarak Bahriye Nezâreti kaymakamlığına getirildi (19 Temmuz 1877). Bu görevdeyken kendisine vezirlik rütbesi verilerek mâbeyin müşirliğine getirildi (11 Ocak 1878). Serasker Rauf Paşa’nın fevkalâde sefirlikle Petersburg’a gönderilmesi üzerine serasker kaymakamlığı da uhdesine verildi (8 Mart 1878). Bununla beraber Mekteb-i Harbiyye nâzırlığı görevini de yürüttü. 1880'de Halep valisi; 1882'de Konya Valisi; 1887/88'de Mamure ül-Aziz (Elazığ) valisi görevlerine getirildi. O sene sonunda valilikten azledildi ve İstanbul'a dönerek "Selamlık Resm-i Alisi"' görevi verildi.
20 Şubat 1896’da vefat etti ve II. Mahmud Türbesi hazîresine defnedildi.
Said Paşa’nın mâbeyin ferikliğine tayiniyle yazmaya başladığı ve yedi defter halinde düzenlediği bilinen hâtıratının bugün mevcut olan ilk iki defterinin fotokopi nüshası, Koç Üniversitesi Suna Kıraç Kütüphanesi Fuat Bayramoğlu koleksiyonunda yer almaktadır. Bu iki defter 1876-1880 yıllarını kapsamaktadır. Diğer beş defterin Said Paşa’nın Halep valiliğinden sonraki dönemleri kapsadığı söylenebilir. Sade bir dille kaleme alınan hâtırat genelde günü gününe yazılmıştır. Kendisine yapılan mâbeyin ferikliği teklifi, II. Abdülhamid’in cülûs merasimi, padişahın cuma selâmlıkları, padişahla aralarında geçen konuşmalar, bulunduğu görevler, kabine değişiklikleri, Kānûn-ı Esâsî’nin ilânı, Midhat Paşa’nın azli ve sürgüne gönderilmesi, Doksanüç Harbi öncesi ve sonrasında yaşanan bazı siyasî gelişmeler, Berlin Antlaşması, Beşikler körfezi vak‘ası, Kıbrıs adasının İngiltere’ye terkedilmesi, Zeytûn’da ortaya çıkan Ermeni meselesi, vali olarak görev yaptığı yerlerde merkezle olan bazı yazışmaları, bulunduğu yerlerin coğrafî durumu, nüfusu ve mimarisi hâtıratın muhtevasını teşkil etmektedir. Bununla beraber hâtıratın Said Paşa’nın politik savunması özelliğini taşıdığı söylenebilir. Bunun dışında Usûl-i Hendese, Mebâdiü’l-hisâb, Hikmet Tatbikatı, Mecmûa-i İstihkâmât-ı Hafîfe ve Fenn-i Mi‘mârî adlı eserlerinin olduğu belirtilmektedir.
Said Paşa, Vakıf Mütevellimiz Leyla Tüten’in ve Danışma Kurulu üyemiz Esra Birgen Jah’ın büyük dedeleridir.
Ömer Lütfi Argeşo
(1879 – 1942)
1879 yılında İstanbul Üsküdar’da doğan Ömer Lütfi Bey’in babası Ferik (korgeneral) Hüsnü Paşa’dır. İlk ve orta öğrenimini askeri rüştiye ve idadîde tamamlayan Ömer Lütfi Bey, 13 Mart 1898’de Harbiye Mektebi’ne kaydolmuştur. 2 Şubat 1901’de piyade teğmen olarak bu okuldan mezun olan Ömer Lütfi Bey, kurmaylık eğitimi için Erkân-ı Harbiye Mektebi’ne devam etmiştir. Bu eğitimi tamamlayan Ömer Lütfi Bey 4 Ocak 1904’te ”Mümtaz Yüzbaşı” olarak bu okuldan mezun oldu ve I. Fırka emrine tayin edildi.
Orduda görev yaptığı esnada kahramanlık ve üstün hizmetleri nedeniyle; 1917 yılında harp madalyası, 11 Nisan 1918’te muharebe gümüş liyakat madalyası ve 5 Temmuz 1918’de ikinci sınıf demir salîb madalyası ile ödüllendirilmiştir.
29 Kasım 1920 tarihinde kabul edilen 66 Sayılı İstiklâl Madalyası Kanunu’na göre TBMM üyelerinden hem Meclis’te hem de cephede görev yapanlara şeridin yarısı yeşil diğer yarısı kırmızı İstiklâl Madalyası ödüllendirilmesi kararlaştırılmıştı. Bu çerçevede; TBMM Reisi Mustafa Kemal Paşa’nın önerisinin 21 Kasım 1923 tarihinde kabulüyle yeşil-kırmızı şeritli İstiklâl Madalyası ile ödüllendirilenler arasında Karahisar-ı Sâbip Mebusu Ömer Lütfi Bey de bulunmaktaydı. Yine 24 Ocak 1924 tarihli ve 400 sayılı Kanunla Millî Mücadele’de muharebelerde ve iç isyanların bastırılmasında yararlılık gösterenler takdirname ile ödüllendirilmesi kararlaştırılmıştı. Bu kanuna uygun olarak TBMM’nin 21 Nisan 1925 tarihli kararıyla “Meclis Takdirnamesi” ile ödüllendirilenler arasında Piyade Kaymakamı Ömer Lütfi Bey de yer almaktaydı.
Ömer Lütfi Bey sırayla; 2 Ocak 1901’de mülâzım-ı sânî (teğmen), 2 Ocak 1902’de mülâzım-ı evvel (üsteğmen), 4 Ocak 1904’te yüzbaşı, 18 Temmuz 1908’de kolağası (kıdemli yüzbaşı), 18 Mayıs 1914’te istifa sonrasında 5 Mart 1915’te açıkta binbaşı, seferberlik ilanı sonrasında 28 Ekim 1914’te tekrar orduya kabul, 12 Mayıs 1918’de kaymakam (yarbay) rütbelerini almıştır.
30 Ocak 1902’de 17. Nizamiye Tümeni, 8 Mayıs 1902’de Elbasan Alayı 4’ncü Taburu, 10 Ocak 1904’te 3. Ordu 21. Alay 3’üncü Tabur 2’nci Bölük, 7 Mart 1905’te aynı ordu 38’inci Redif Alayı 4’üncü Tabur 2’nci Bölüğe, 19 Şubat 1907’de 90’ıncı Alay 4’üncü Tabura ve 17 Haziran 1908’de tekrar 38’inci Redif Alayı 4’üncü Tabura, 28 Mayıs 1910’da 3’üncü Ordu Küçük Zabit (Astsubay) Okuluna ve 20 Ocak 1911’de bu okulun 1’inci Bölüğüne atanan atanan Ömer Lütfi Bey, bir süre Almanya’ya giderek Hamburg’da eğitimine devam etmiştir. Yurda döndükten sonra 15 Ekim 1911’de Harbiye Mektebi Müdür Yardımcılığı ile tabur komutanlığına ve 22 Ekim 1913’te Halep’teki Subay Talimgah Komutan Muavinliği görevine getirilen Ömer Lütfi Bey, 14 Nisan 1914’te 6’ncı Kolordu açığına tayin edilmiş, belki de bu atamadan dolayı kırgınlık nedeniyle 18 Mayıs 1914’te istifa etmiştir. I. Dünya Savaşı başlayınca seferberliğin ilanı üzerine 28 Ekim 1914’te tekrar göreve dönen Ömer Lütfi Bey, 65’inci Alay 3’üncü Tabur Komutanlığına atanmıştır. 15 Nisan 1915’te geçici olarak 78. Alay Komutanlığına getirilen Ömer Lütfi Bey, 28 Aralık 1915’te becayiş yaparak 24’üncü Alay 3’üncü Tabur Komutanlığı görevini üstlenmiştir.
28 Ekim 1916 tarihinde muvazzaf kadroya kabul edilen Ömer Lütfi Bey, tekrar 78. Alay Kumandanlığı’na atanmış ve bu görevde iken 6. Kolordu emrinde Romanya Cephesi’ne sevk edilmiştir. Kasım ayı ortalarında Tuna Nehri’ni geçerek cephe hattına ulaşan Ömer Lütfi Bey, 23 Kasım 1916’da muharebeye dahil olmuştur. Romen ordusunun direnişini kırarak Bükreş’i ele geçirmek için 3 Aralık 1916 tarihinde yapılan taarruz sırasında Argeşo (Argesu) nehri kenarında yapılan çarpışmalarda 26’ıncı Tümen büyük başarı göstermiş ve Romen savunması bertaraf edilmiştir. Bu başarı dolayısıyla tümen komutanlığı Alman ve Osmanlı Genelkurmayınca ödüllendirilirken tümen emrindeki Ömer Lütfi Bey komutasındaki 78’inci Alay sancağına harp madalyası takılmıştır. Ömer Lütfi Bey, zaferin kazanıldığı yerden geçmekte olan nehrin ismini soyadı olarak seçmiştir.
Romanya Cephesi’nden sonra Yıldırım Orduları Grubu bölgesinde Filistin Cephesi’nde görevine 20. Kolordu 26. Tümen emrindeki 78. Alay Kumandanı olarak devam eden Ömer Lütfi Bey 12 Mayıs 1918’de Yarbay rütbesine yükseltilmiştir. 24. Fırka Kumandanı olarak görev yaptığı bu cephedeki savaşın kaybedilmesi sonrasında 22 Ekim 1918’de Ömer Lütfi Bey esir düşmüştür. 17 Mart 1919’da İstanbul’a gelen Ömer Lütfi Bey, 23, Fırka Kumandanlığına atanmış ve bu görevini 18 Şubat 1920’e kadar sürdürmüştür. Mebus seçilip Meclise katıldıktan sonra asker kökenli mebusların cephede görev alma uygulamaları çerçevesinde tekrar cepheye dönen Ömer Lütfi Bey Sakarya Meydan Muharebesi esnasında 26 Temmuz 1921 - 2 Ekim 1921 tarihleri arasında 18. Fırka Kumandanlığını yürütmüştür.
Ömer Lütfi Bey’in hayatındaki en kritik görevi, 23. Fırka Kumandanlığı’dır. Mondros Mütarekesi sonrası yaşanan işgaller, bu işgallere karşı İstanbul Hükümetinin üzerine düşenleri yapmaması/yapamaması sonucu Türk milletinin hür ve bağımsız yaşama mücadelesinde özellikle Batı Anadolu’da Ömer Lütfi Bey de çok önemli vazifeler üstlenmişti.
Karahisar-ı Sâhib Sancağı’nda 13 Kasım 1919’da yapılan seçimde; 23. Fırka Kumandanı Yarbay Ömer Lütfi Bey 90 oy, Merkez Kadısı Mustafa Hulusi Efendi 63 oy ve Yarbay rütbesinde iken istifa eden Karahisarlı Ali (Çetinkaya) Bey 52 oy alarak seçilmişlerdir. Mebusların mazbataları 13 Aralık’ta Dâhiliye Nezareti’ne gönderilmiştir. Mebuslardan Ali Bey önceden İstanbul’a gitmiş, Mustafa Hulûsi Efendi 16 Aralık’ta İstanbul’a hareket etmiş, Alaşehir’de bulunan Ömer Lütfi Bey’e de Meclise katılmak üzere İstanbul’a hareket etmesi tebliğ edilmiştir. Bunun üzerine İstanbul’a gelen Ömer Lütfi Bey, Meclis-i Mebusan’ın 4. Dönem’in ilk toplantısı olan 12 Ocak 1920 tarihli açılış oturumuna katılmıştır. Böylece mebusluk vazifesine başlamış olan Ömer Lütfi Bey, Üçüncü Şubede görev almıştır. Daha önce İstanbul Hükümeti’nce görevden alma süreci başlatılan Ömer Lütfi Bey, Mebus seçildiği için 18 Şubat 1920 tarihli irade-i seniyye ile 23. Tümen Komutanlığı görevinden müstafi sayılmıştır.
Son Osmanlı Meclis-i Mebusanına seçilmiş olan 23. Tümenin eski kumandanı Ömer Lütfi, Ali (Çetinkaya) Beyler ve Kadı Mustafa Hulusi (Çalgüner) Efendi de I. TBMM’ne katılarak Karahisar-ı Sâhib Sancağı’nı temsil etmişlerdir. Meclis tarafından mebusların yemin etmeleri kararı alındığı için 10 Temmuz 1920 tarihinde yemin eden mebuslar arasında Ömer Lütfi Bey de bulunmaktadır.
Ömer Lütfi Bey, 27 Nisan 1920 tarihinde yapılan Encümen seçimlerinde Müdafaa-i Milliye Encümenine (Milli Savunma Komisyonu) seçilmiştir. Bu yasama dönemi içerisinde Ömer Lütfi Bey, Hariciye Encümeni’nde de görev almıştır.
I. TBMM’de Karahisar-ı Sâhip mebusu olarak görev alan Ömer Lütfi Bey, II. TBMM’de görev almamış ve 10 Ağustos 1923 tarihinde emekli olmuştur. Emeklilik döneminde Gönen’deki çiftliğine çekilen Ömer Lütfi Bey, 16 Kasım 1942 tarihinde burada vefat etmiştir.
Ömer Lütfi Argeşo, Vakıf Mütevellimiz Leyla Tüten’in dedesidir.
Alıntı/yararlanma: Atatürk Ansiklopedisi. Müellif: Şaban ORTAK
Prof. Dr. Ahmet Kemal Atay
(1891 – 1978)
Ahmet Kemal Bey, 18 Haziran 1891 tarihinde Üsküdar’da doğdu. Babası Mustafa Nuri Efendi, annesi Fatma Zehra Hanım’dır. Fatih Rüştiyesi’ni ve Vefa İdadisi’ni bitirdi. Daha sonra İstanbul Tıp Fakültesi’ne gitti. Tıp Fakültesi’ni 1912 yılında bitirdi. 1912 yılı Mayıs ayında Tıp Fakültesi Hariciye asistanı oldu. Dr. Ahmet Kemal Bey, 1912 yılı Ekim ayında askere çağrıldı. Balkan Savaşlarına katıldı. Balkan savaşları sırasında Fatih Tümeni Seyyar Hastanesi Operatörlüğü ile Kocamustafapaşa Taburu Tabipliği’nde görev yaptı. 18 Ekim 1913 tarihinde tekrar asistan olarak eski görevine döndü. 1914 yılı Haziran ayında Halep Hastanesi Başhekimi ve operatörü olarak atandı. Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine tabip yüzbaşı olarak Hilal-i Ahmer Tekirdağ ve Hilal-i Ahmer Galatasaray Hastanelerinde çalıştı.
Dr. Ahmet Kemal Bey, 1916 yılında Berlin Üniversitesi Cerrahi Kliniği’ne asistan olarak gönderildi. Charite’de Prof. Dr. August Bier ile çalıştı. 1919 yılı sonunda İstanbul’a döndü ve yapılan sınav sonucunda Tıp Fakültesi Emrazı Hariciye Bölümüne öğretim üyesi olarak atandı. 1920 yılı Temmuz ayında müderris muavini (doçent) oldu. Anadolu’ya geçerek İstiklal Savaşı sırasında Ankara, Konya ve İzmir Hilal-i Ahmer Hastanelerinde görev yaptı. Müderris Muavinliği görevini 1933 yılı Temmuz ayına kadar sürdürdü. 1 Ağustos 1933 tarihinde İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Harici Hastalıklar Bölümünde profesör oldu. 1 Temmuz 1936 tarihinde Ordinaryüs Profesör unvanını aldı. 1939-1943 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı olarak görev yaptı.
31 Ekim 1958 tarihinde emekliye ayrılan Prof. Dr. Kemal Atay, 8 Şubat 1978 tarihinde uzun yıllar yaşadığı İsviçre’de vefat etti. İstanbul’da toprağa verildi. Prof. Dr. Kemal Atay’ın tıp alanında yayınlanmış çok sayıda kitabı bulunmaktadır. İsmi, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinde bir amfiye verilmiştir.
Ahmed Fethi Paşa’nın torun çocuğu Samiha Argeşo’yla evlenen Prof. Dr. Kemal Atay, Vakıf mütevellimiz Leyla Tüten’in babasıdır.